29 Temmuz 2015 Çarşamba

büyümek böyle bişey işte :)

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır


Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

28 Temmuz 2015 Salı

:)

güzel sofralarımız oldu bizim hüzünlü şarkılar dinleyip neşelendiğimiz :)

güzel çocuklardık biz hala da öyleyiz :)

https://www.youtube.com/watch?v=3Fs6O4GWynA

https://www.youtube.com/watch?v=dXmdeY0BYN8&index=2&list=PL1lMlxxQ-

23 Temmuz 2015 Perşembe

Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum.

Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
Dağıtır gecelerim sarışınlığını
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
Hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Benim için kirletme aydınlığını,
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Islığımı denesen hemen düşürürsün,
Gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim.
Ya ölmek ustalığını kazanırsın,
Ya korku biriktirmek yetisini.
Acılarım iyice bol gelir sana,
Sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim.
Ümitsizliğimi olsun anlasana
Hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.

Sevindiğim anda sen üzülürsün.
Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
İçinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
Uzak yalnızlık limanlarına.
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
Sakın başka bir şey getirme aklına.
Aysel git başımdan ben sana göre değilim,
Ölümüm birden olacak seziyorum,
Hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.


Aysel git başımdan seni seviyorum...


:)

Kendi olarak, sana gelen
Sana gereksinimi olmadan, seni isteyen
Sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen
Kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan
O, işte...


22 Temmuz 2015 Çarşamba

' Yaşam özlemini doyuracak bir olgu mümkün mü :) '


https://www.youtube.com/watch?v=kYgTgMN1M_w 


Her şey birdenbire oldu
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire

Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire
Yemiş birdenbire oldu.

Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar...
Aşk birdenbire oldu,

Sevinç birdenbire…


21 Temmuz 2015 Salı

çingene




















                                                                                                                                              http://egoistokur.com/tomris-yazsin-bergen-soylesin/?                               



"Eskiden ölülerini gömmeyip,bir kulenin tepesine,açığa bırakan kavimler yaşardı bu topraklarda.Topluluğun rahipleri kuleye gizlenip,yırtıcı kuşların ölüleri nereden yemeğe başladığını izlerdi.Akbabaların ölüleri yediği kulenin adı: ''sessizlik kulesi.'' Türkiye'yi koca bir ''sessizlik kulesi'' yaptık en sonunda...Ölülerimizi zalimler yesin diye inşa ettiğimiz bir kule artık ülkemiz.Saklanıp bir şeylerin arkasına,dilsiz rahipler gibi bakıyoruz ölülerimize."



Bak şu bebelerin güzelliğine

Kaşı destan
Gözü destan
Elleri kan içinde
 
Kör olasın demiyorum
Kör olma da 
Gör beni
 
Damda birlikte yatmışız
Öküzü hoşça tutmuşuz
Koyun değil şu dağlarda
San kendimizi gütmüşüz
Hor baktık mı karıncaya
Kırdık mı kanadını serçenin
Vurduk mu karacanın yavrulusunu
Ya nasıl kıyarız insana
 
Sen olmasan öldürmek ne
Çürümek ne zindanlarda
Özlem ne ayrılık ne
Yokluk ne yoksulluk ne
İlenmek ne dilenmek ne
İşsiz güçsüz dolanmak ne
Gün gün ile barışmalı
Kardeş kardeş duruşmalı
Koklaşmalı söyleşmeli
Korka korka yaşamak ne
 
Kahrolasın demiyorum
Kahrolma da
Gör beni
 
Kanadık toprak olduk
Çekildik bayrak olduk
Döküldük yaprak olduk
Geldik bugüne
 
Ekmeği bol eyledik
Acıyı bal eyledik
Sıratı yol eyledik
Geldik bugüne
 
Ekilir ekin geliriz
Ezilir un geliriz
Bir gider bin geliriz
Beni vurmak kurtuluş mu ?
 
Kör olsan demiyorum
Kör olma da


Gör beni


20 Temmuz 2015 Pazartesi

Kimdi giden, kimdi kalan? Giden mi suçludur her zaman? Ne zaman başlar ayrılıklar, Dostluklar biter ne zaman? Her geçen gün bir parça daha Aldı götürdü bizden... Aynı kalmıyordu hiçbir şey, Değişiyordu kendiliğinden. Artık çözülmüştü ellerimiz... Artık bölünmüştü yüreğimiz... Birimiz söylemeliydi bunu Ötekini incitmeden... Kimdi giden, kimdi kalan? Aslında giden değil, Kalandır terk eden... Giden de bu yüzden Gitmiştir zaten... Kimdi giden, kimdi kalan? Giden mi suçludur her zaman? Ne zaman başlar ayrılıklar, Dostluklar biter ne zaman?

15 Temmuz 2015 Çarşamba

:)


https://www.youtube.com/watch?v=Q3tZZLVqRbs

ruh napar tabi ki belasını arar :)

aşkımız bir gün uçup giderse aramızdan sevgilim
sırt çantalı bir duman gibi
bir melekle çarpışan kelebeğin kanadından dökülen toz
bir çağlayanda sürüklenen bir dal parçası gibi
istemediğimiz yerlere giderse aşkımız
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

kendi yarattığımız boşluğun ucunda
sıkı sıkı tuttuğumuz bir kapı koludur yaşam
ve aşk, en derin kuyumuza düşen keman
yürüdüğümüz yollar daralırken
çökerken altımızdaki merdivenler
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

sevdalılar bilir
bir kuş yağmurudur ilkbahar
sevmeyi beceremeyenlerin koyduğu yasaklar
çözülüp gider çocuk gölgelerinde yazın
ve ağzımızın içinde dağılır aşk
sapsarı bir şeker gibi erirken sonbahar
bitmeyen bir kıştan söz açılırsa sevgilim
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

elimi uzattığımda sana gemileri göstermek için
dümende kan kokusuyla bayılmış bir kaptan
ateşin yüreğine sürüklenen bir ülke ufukta
ve çekirge sürüleri yolcu bavullarından çıkan
sevgilim
dökülürken tüyleri
savaş uçaklarına çarpan güvercinlerin
her gün değişen atlasların içinde tara saçlarını
ve yalnızca kanatlarına güven

götürürlerse bir gün beni ellerim iplerle bağ
şiirlerimin bilmediği yerlere ve hiç kimsenin
alnımdan fırlayacak göçmen bir kuş gibi dur
dünyanın paslanmış sırtında
ve bensizliğe havalanırken
korkma sevgilim
sevgilim

yalnızca kanatlarına güven

13 Temmuz 2015 Pazartesi

Güzel olan
Her günü seninle tekrar tekrar yasamak
Erimek yarını olmayan zamanlarda
Durdurmak bir yerde bütün saatleri
Bütün kuralları kırıp parçalamak
Sonra varmak o yerlere


Mevsimlere dur demek
Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
Güneşi bir aksam saatinde tutup bırakmamak
Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
Delicesine içmek
Ve unutabilmek her şeyi ansızın
Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları asmak


Güzel olan
Sevmek seni Tanrılar gibi
Seninle Tanrılaşmak...
 Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin
Ne bu şehir kalacak
Ne bu duygusuz sürü
Bu korkunç kalabalık
Her vapur seni getirecek bana
Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim
Kapılar sana açılacak
Senin için söylenecek şarkılar
Şiirler senin için yazılacak


Her evde bir resmin
Her meydanda bir heykelin olacak
Ve sen kimi gün bir rüzgâr gibi
Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi
Kopup ötelerden, ötelerden
Yalnız bana geleceksin


Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.
 Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
Sende buldum erişilmez hazları
Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
Duyguların en ölmezini sende duydum
Susuzluğum dudaklarında dindi
Yalnızlığım ellerinde
Çoğu gün unuttum açlığımı
Sende doydum...


 İlk defa seninle bütünlendim, anliyor musun?
Anladım yasadığımı her nefes alışta
Seninle geçtim bütün zamanlardan
Seninle var oldum


Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.
 

Boynunda bir yer vardır, ben bilirim
Ne zaman oradan öpsem,
Değişir gözlerinin rengi
Yanar dudakların, terler avuçların
Dökülür kapkara aydınlık gibi
Omuzlarına saçların
Gitgide artar kalbinin vuruşları
Bir musiki halinde dünyamı doldurur
Ansızın bütün sesler kesilir


Zaman durur


Bir bas dönmesi baslar o en yükseklerde
Her gün seninle yeniden var oluruz
Eriyip kaybolduğumuz yerde...
 Sesini duymadığım gün
Yaşanmış değil
Açan çiçek değil
Öten kus değil


Yüzünü görmediğim gün
İçimde yıldızlar sönük
Güneşler güneş değil
Seni sevmediğim gün
Seni anmadığım gün
Olacak is değil...
 

Her günüm seninle geçsin
O güneşe en yakin
Kimsenin varamayacağı bir dağ basında
Uçsuz bucaksız uzak denizlerde
İnsan ayağı değmemiş ormanlarda


Uzaklarda, en uzaklarda


O gemilerin uğramadığı limanlarda
Işığım ol, alın yazım ol benim
Vatanim ol, evim ol
Yeter ki bir ömür boyu benim ol
Her günüm seninle geçsin...



10 Temmuz 2015 Cuma

' portakal bahçesindeki baharat kokusu '

günler geçer ve çalışır şafağın değirmeni
kim bilebilir ki kimi neyi eskittiğini
ben ne kadar önemserdim kendimi hay allah
sen ne kadar kumraldın aynalarda hay allah
temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa
gel bağışlayalım birbirimizi




Üstünde iki yonga: Çarşamba, bir de cuma
Ayrılık lafları etme sevgilim
Önümüz Temmuz önümüz Ağustos nasıl olsa
Kol kola yürüyoruz tek tük öpüşüyoruz
Sonra ayrılıyoruz korkuyoruz da
Kimi zaman neden kalabalığın içinde duruyoruz da
Kimi zaman bir köşe arıyoruz en sapa
İşimiz mi yok, şu Akay'a sapalım istersen
İstersen garson girelim ilkyazın gazinosuna
Börekçi! diye bağır istersen şurda
Kısmet çıkar -sanırım- Emek'te oturan kıza
Abiler! Abiler! diye bir şey satayım ben
Mendilim kalmamış kağıt peçete yok mu çantanda?
Üç peseta gibi bir paraya dondurma yemiştim
Madrid'te yemiştim ve çatılardan kanguru akıyordu Londra'da
Seversin mi beni, doğru söyle ama? - Sigara?
Ne eflatun etin var, yanarca mı yanarca
İnan Selimiye'nin minareleri gibisin
Her seferinde başka yoldan çıkılır nirvanaya



her gün bir doz sıla can'dır ! gerisi teferruat :)

https://www.youtube.com/watch?v=6VRd0l8R0ko