Bir eyyam da sana Lalikom diye
seslenicem. “Benim dilsizciğim” diye anlam verilebilir.
Ama bu bir ünlemdir daha çok.
Sevili, yangın bir ünlem...
"sevgili canım,
galiba, tek çıkar yol sana durup
dinlenmeden yazmak. hoş, bütün işim seni düşünmek ya. bu bok soyu
alışkanlıklar, töreler, günah sevap ve ayıplar köleliği olmasa.. bütün
tedirginliğimiz bundan. bundan, yüzünü hayalledikçe ağzımın açılması.
şiirimdeki korkunç çırpınış, doymazlığım ve ölesiye beni terk etmeyecek
hiçlik.. tanrıların beni kandırabilmelerini isterdim yahut ölümün anlamlı bir
nen olmasını. oldum olası idealist değilim. materyalist felsefe çok şeyler
verdi ama doyurmuş, kandırmış değil beni. ya sen olmasaydın? büsbütün iğrenç
bulacaktım evreni. saçmalamıyorum ya? seninle, yüzyılların hayvan ötesi
tutukluğuna ve donan insan düşüncesine bir can, bir haysiyet verebiliriz gibime
geliyor. yalansız, riyasız, çıkarsız bir haysiyet. belki ömrümüz yetmez
başarmaya, hiç değilse en zekilere ve teşnelere duyurabiliriz. şimdi birileri
olsa "boş ver bu iri lafları, yaşayalım" derdi. yaşamak, burnunu,
kulaklarını, gözlerini ve oralarını unutarak yaşaması mümkün mü bizim
gibilerin? ben bütün bu -belki de manasız- iç sıkıntılarından senin var
olduğunu hatırlayarak sıyrıllıyorum. bir pınar, bir dağ suyu gibi
dinlendiriyor, kandırıyorsun. bu bakımdan gelmiş geçmiş ademoğulları içinde
şüphesiz en şanslı durumdayım. nasıl kıvranıyor, gizliden gizli seviniyorum
bilsen.. kimseler yaşamadı bunu diyorum. kırılmış, balta yemiş ve sesi
kuyularda boğulmuş biriyim, doğru. ama seni tanıyorum. kimselerin
tanıyamayacağı, belki bakıp kabataslak içinden geçireceği seni.. ne dersin,
düşünmenin ilmini alıyor muyum acep? sen psikolojiyi benden iyi biliyorsun
-daha doğrusu benim bir bok bildiğim yok-. bu bahiste de gene en doğru sen
düşünürsün. bildiğim ve cesaretle söyleyebileceğim tek şey, abstrait
olarak "düşünce"yi bile sensiz ele alamadığımdır. düşünceyi ve
evreni. hiç de dar bir görüş değil bu. aksine ufkum, dehşetli genişliyor.
bilmem bu halime ne dersin dostum?
sağlığına, kocandan memnun olmana çok
seviniyorum lakin tembelliğine ve bana çok geç yazmana gitgite içerliyorum ha.
sana kızılmaz oysa. kırılınmaz. belki de kırgınlığım kendime. seni ve çevreni
rahatsız edeceğimi aklıma getirmeden, paldur küldür mektup yazışım bir
intihardır belki de. ödüm kopuyor leyla. seni kırarım, üzerim yahut bunlara
sebep olurum diye. ben ki dünyada -gelmiş geçmiş- üç beş kişiden gayrısına
saygı duymadım. "dost- dost diye hayaline daldığım - dost ise çevirmiş
yüzünü benden - hani dost uğrunca can baş verenler? - evvel kekitmezdi gözünü
benden.", müthiş bir türkü. şairi de çok çekmiş anlaşılan. bak, yaşamış,
dövüşmüş, yenilmiş, kelle vermiş gitmişler. türküleri kalmış. bizler insan
olalım, sevişelim, kötülüklerin kökünü kurutalım diye, kalmış türküler.
sana mutlaka geleceğim. ne bok yerse
yesin kötüler, sana mutlaka geleceğim. pusuda fırsat kolluyorum şimdi.bir an
bile yalnız, sıkıntılı kalmana dayanamam. palavra tabiriyle şerefli, gerçek
anlamıyla yegane zevkli ve vazgeçemeyeceğim bir duyu bu. buna da "ne
dersin?" diyeceğim.
oturup yazsana bana. boş vaktin çok.
yazmaktan sıkılıyorsan, telefonunu ver de konuşur sorarım hiç değilse. hem
"ne yaparsan yap, istersen küfret ama senin için aklıma bile
getiremeyeceğim şeyleri düşünme" diyorsun, hem de ayda yılda bir mektubu
reva görmüyorsun ahmet kuluna. bir zaman "bu merhamet" diye
dellendim. sonra sana bunu yakıştırmanın namussuzluk olacağını düşünerek tiksindim
bu duyudan. sahiden bazı çok eşekçe ihtimaller geçirmişim aklımdan. affet
canım. senden daha mert ve daha erkek kim geldi ki bu dünyaya. uzaklıktan,
ayrılıktan ve kötü günlerimin çokluğundan, anlaşılan. affet e mi? içimde
tutamam, senin hakkında acı bir düşüncem olursa. söylemesem sana zehirlenirim.
iyi ve güzel düşünleri de. zaten, senden gayrı güzel düşün olur mu ki?
...ne dost, ne güzel, ne ölünecek kızsın
be. bu bok hengamede, bu delier, aptallar, eşekzadeler ve kısırlıklara rağmen
sen varsın. sen yaşıyorsun. veylonlara ki seni tanımadan göçüp gitmişler. veyl,
hala da tanımayanlara.
gözlerinden öperim canım. hemen yaz."
29 haziran 1955
ve son mektup
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder