Çok uzun yıllar günah çıkarma görevini üstlenen rahibe bir soru
yöneltilir;
-‘’Kırk yıldır bu işi yapıyorsunuz ve kırk yıldır insanların dertlerini,
günahlarını dinliyorsunuz. Onların en mahrem hikayelerine tanıklık ediyorsunuz.
Yüzlerini görmeseniz bile acılarına, kederlerine ve pişmanlıklarına eşlik
ediyorsunuz. Belki kendilerine bile itiraf edemediklerini, yüzünü görmedikleri
bir adama anlatıyorlar. Bunca sene, insanların güneş yüzü görmemiş
hatıralarının, unutmak istedikleri zamanların bilinmeyen şahitleri oldunuz.
Peki, bunca yıllık birikim size neyi öğretti. İnsanlar hakkında neyi
öğrendiniz’’
Rahip cevap verir:
- İnsanlar göründüğünden çok daha
fazla acı çekiyor, görünenden daha fazla yaraları var. İkincisi de yetişkin insan
diye bir şey yok.
Gerçekten de yetişkin insan diye bir şey yok belki de... Ne kadar olgun,
anlayışlı, sükunetli zamanlarımız olsa da aslında onun altında hiç büyümeden
kalan, korkan, kaygılanan, saçmalayan, arızalı taraflarımız varlığını hep
sürdürüyor. Şımartılmak isteyen, kaybetmekten çok korkan, yalnızlığı sevmeyen,
kıskanan, öfkesini kontrol edemeyen yönlerimiz, yetişkin tarafımızın hemen
arkasında varlığını devam ettiriyor. Ne zaman ortaya çıkacağını çoğu zaman
kestiremiyoruz, bazen de kendimiz salıp, koyuveriyoruz onu...
Ne zaman ki hayat yorsa ve dizlerimizin dermanı kalmasa, işte o zaman
yetişkin olmak, yetişkin gibi davranmak istemeyiz. Bir çocuk gibi mızırdanmak,
sızlanmak ve ağlamak isteriz. Biraz ilgi, bir kaç tatlı söz ile teselli
olabileceğimizi de biliriz aslında... Ama güçlü olmak, sağlam durmak,
dağılmamak, kırılmamak, en azından böyleymiş gibi davranmak, öyle yorar ki
insanı, büyümenin aslında ne kadar sancılı bir süreç olduğunu da gösterir.
Büyümek, sancılıdır. Hayat boyu
sürer. Belki son ana kadar devam eder. Tam oldum, artık anladım, şifreyi çözdüm
dersin, ama sonra, her şey yeniden şekillenir, yeniden değişir. Aradığım bu,
tamam buldum işte dediğin şeyler zamanla kaçtığın, korktuğun ve saklandığın
olaylara dönüşüverir. Her şey ve herkes zamanla şekil değiştirir. Hayatına
giren birçok kişi ve olay görevlerini yapıp, sana kalacakları bırakıp
hayatından süzülüp giderler.
Büyümek, sürekli değişen bir
tabloyu seyretmek kadar heyecan vericidir. Bilmediğin bir hikayenin kahramanı
olmak, her şeyi en baştan yaşamanı gerekli kılar. Hiçbir şeyi atlayamazsın,
üstünden atlayıp geçemezsin. Kaçtığın her şey bir gün yazgı olarak çıkar
karşına... Onunla, hesabını yapamadığın, öğrenmen gerekeni öğrenemediğin sürece
peşini bırakmaz. Cevabı aynı kendisi farklı sorularla uğraşırsın. Büyümek
dediğin şey de tam o sırada gerçekleşmeye çalışır.
Hep keşfetmeye çalıştığın kendin, bazen öyle acemice hatalar yapar, öyle
saçmalar, öyle can acıtır ki, büyüyemeyen taraflarını işte o zaman daha net
görürsün. Onunla karşılaşmak öfkelendirir seni, hala acemice hatalar yapmak,
bir türlü tam anlamıyla yetişkin olamamak kızdırır seni... Hala bir gram takdir edilme, üç kilo değerli
hissetme uğruna koşuştururken kendini yakalamak, tam da ensenden yakalamak
utandırır seni... Hani anlamıştın, hani çözmüştün olayı, niye aynı yerlerde
dolanıyorum öyleyse... Hala niye sevgi kırıntıları uğruna ağır yükler
taşıyorum. Neden vermeyenden talep ediyorum?... Yanlış yerlerde, doğru sözler
peşindeyim hala neden?...
-Ben ne zaman büyüyeceğim ve ne zaman tam anlamıyla bir yetişkin olacağım?
Belki de bunun bir cevabı yok. Kısıtlı zamanlara ait bir soru değil bu...
Hayat boyu belki de bunun cevabı, son ana kadar büyümeye çalışmak, yetişkin bir
insan, olgun bir kişilik sahibi olmak, bir sonuç değil... Bir süreç... Belki de
bu yolculuğun adı; büyümek ve büyümeye çalışmak...
Evet büyümek sancılı, sıkıntılı ama bir o kadar da heyecan verici,
değerli... Seni büyütmek, olgunlaştırmak, ruhunu özgürleştirmek isteyen biri
var. O senin bu hikayeni en güzel şekilde, farkına vararak ve doğru okuyarak
tamamlamanı istiyor. Hep yanında ve seni duyuyor, yüreğini, içinden geçenleri
de biliyor. Yalnız değilsin bu hikayede... Yalnızmış gibi görünsen de, her şey
senin için, sana dair söylenmiş kelimelerle dolu etrafın...
Sen sadece görmeye ve doğru okumaya çalış onları...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder